30 Ocak 2012 Pazartesi

HAPŞIRMA (AKSIRMA) ADABI - AKSIRANA NE DENİR?




Kısaca Aksırma..

Aksırma, burun zarının ve nefes verme kaslarının sarsıntılı bir hareketiyle havayı bir anda ağızdan ve burundan dışarı atmasıdır. Aksırma esnasında insan ister istemez kendini kasar. Bu sırada normalden fazla miktarda kan beyne hücum edip beyin için yeterli oksijen ve glikozu temin edecektir.
Aynı zamanda burundaki zararlı şeyler aksırmayla dışarı atıldığı için de vücutta bir rahatlama ve ferahlama meydana gelecektir.


Şükür?

Evet böyle mükemmel bir olaya şükür gerekmez mi ? İşte peygamberimiz (a.s.m) bu nimete şükür edilmesini tavsiye etmiştir.

3371 - Yine Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah hapşırmayı sever, esnemeden hoşlanmaz. öyleyse sizden biri hapşırır ve Allah'a hamd ederse, bunu işiten her Müslüman üzerine, yerhamukeallah demesi hak (bir vazife)dir. Ancak esnemeye gelince, iste bu, şeytandandır. Biriniz namazda esneyecek olursa, imkan nisbetinde kendini tutsun ve hah diye ses çıkarmasın. Zira bu şeytandandır, şeytan kendisine gülüyor demektir." 
Buhari, Edeb 125, 128, Bed'ül-Halk 11; Müslim, Zühd 56, (2994); Ebu Davud, Edeb 97, (5028); Tirmizi, Salat 273, (370), Edeb 7, (2747, 2748).


Ne Yapılmalı?                                                                                                                                                         

Aksıran kimse Elhamdülillah(Allah'a hamd olsun) diyerek rabbine şükretmeli. 
Bu olaya şahit müslüman da Yerhamukeallah(Allah sana merhamet etsin) demelidir. Hapşıran kişi de yerhamukeallah diyen müslüman kardeşine Yehdina ve yehdikumullah (Allah bize ve size hidayet versin) demelidir.

Hapşırmadan sonra elhamdülillah demek sünnet, yerhamukeallah demek müslüman kardeşimiz üzerine bir vazife ve haktır.



Hapşırınca "Elhamdulillah" demek sünnettir.

Unutulmuş bir sünnetimi ihya edene ve yayana yüz şehid sevabı vardır. [Hakim]

Müslümanın Müslüman üzerindeki beş hakkından biri, aksırıp Elhamdülillah diyene, Yerhamükellah demektir. [Buhari]

Aksırıp da, "Elhamdülillah" diyene "Yerhamükellah" demek farzdır. [Buhari]

Aksırınca Elhamdülillah diyen, 70 türlü belâdan korunur. [İ.Neccar]

Peşpeşe üç defa aksıran müminin imanı kalbinde sabittir. [Tirmizî]

Aksıran hamdetmemişse, hatırlatmak için Elhamdülillah de! Çünkü aksıranın hamdetmesi her derde devadır. [Deylemî]

Duâ ederken aksırmak, duânın kabulüne işarettir. [Taberânî]

Aksırınca "Elhamdülillah" diyen gözağrısı görmez. [Taberânî]

Aksıranı teşmit etmek, diş ve kulak ağrısından korur. [Şira]

Aksırandan önce, "Elhamdülillah" diyen yan ağrısı görmez. [Taberânî]

Konuşurken aksırmak, sözün doğruluğuna işarettir. [Taberani, Hakim]

Aksıranı 3 defaya kadar teşmit et. Daha sonra ister et, ister etme! [Tirmizî]

Arkadaşın aksırınca üç defaya kadar teşmit et, daha fazla aksırırsa nezle olmuş demektir. [Ebu Dâvud]

Cübbeli Ahmet Hoca Çörek Otu Kara Habbe Faydaları 




PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN DUASINA AMİN DİYELİM



Bismillahirrahmanirrahim. 

ALLAHIM!!
 
Acizlikten,
Fakirlikten,
Cimrilikten,
Korkaklıktan,
Tembellikten,
Hilekar dosttan,
Faydasız ilimden,
Kabir azabından,
Ağlamayan gözden,
Sıkıntı ve hüzünden,
Ürpermeyen kalpten,
Her türlü hastalıktan,
Hayatın fitnelerinden,
Borç altında kalmaktan,
Kabul olmayan duadan,
Doymak bilmeyen nefisden,
İhtiyarlayıp ele avuca düşmekten,
Zalim olmaktan ve zulme uğramaktan,
İsyan ettiren fakirlikten ve azdıran zenginlikten,
Geçmişe kederlenmekten ve geleceğe kaygılanmaktan,
 
SANA SIĞINIRIM. 

AMİN.

HZ. MUHAMMED (S.A.V)

26 Ocak 2012 Perşembe

HAYIRLI CUMALAR


Cuma haftanın,
Ramazan yılın,
Hac ise ömrün ölçüsüdür.

H A Y I R L I   C U M A L A R

KİM, NE YAPAR?



Bir işi bilen, yapar; 
Az bilen, akıl verir; 
Bilmeyen, eleştirir; 
Yapamayan, çamur atar.


HASTA OLMAK DA BİR LÜTUFTUR.


Kimse "şuram ağrıyor, buram sızlıyor, devasız hastalıklara mübtelayım" diye ağlayıp sızlanmasın. Böyle yapacağına başına gelenlerin hikmet yönünü tefekküre/anlamaya çalışsın. Bunu yapabilenlere ne güzellikler doğacak. Rahatlıyacaklar. Yaşantılarına hamd edecekler. "Vardır bir hikmeti" deyip iman derecelerini artıracaklar, teslimiyetin hazzını yaşayacaklar.

Büyük âlimlerimizden biri hastalıkların 30 tane hikmetini saymıştır. Bunlardan bazıları şunlardır:
1- Hastalıklar, ömür dakikalarını ibadet hükmüne getirmektedir.

2-Ahireti, ölümü unutturmaz.

3-Sıhhattin kıymetini bildirir.

4-Günahlara kefaret olur.

5-İnsanı sabra alıştırır.

6-Hastalıkların bir kısmı şehadet sevabı verir.

7-Hasta bakıcılara, ziyaretçilere sevaplar kazandırır.

8-Yakınların ve insanların merhametini celbeder.


Bir hastalık bakın neler kazandırıyor, hem hastaya hem de hastanın etrafındakilere. Lütfun da böylesi olur işte.

Mesele mü"min olabilmek ve mü"min kalabilmektir. Böyle olunca acılar bile kazanç oluverir, elhamdülillah.

"Mü"min hasta olduğu zaman, Allah onun günah kirini temizler; maden eritme ocağı demirin pasını erittiği gibi eritir" buyuruyor Peygamberimiz (SAV)Efendimiz. (Ahlâk Hadisleri, H. No: 497) Acı, mü"mine böylesine kazançtır işte.

Bir başka hadisin meali de şöyle:

"Allah, sevdiklerini dünyada derecelerini yükseltecek, günahlarını bağışlatacak hastalıklara mübtelâ kılar."

Bu müjdeleri duyunca hastalıklarınıza "eyvallah" diyorsunuz değil mi?

"Hastalık Müslümanın günahına kefarettir" beyanı yine Peygamberimiz Efendimizindir. (Tecrid-i Sarih Terc. H.No: 1907)

Bazıları bir sıkıntıya mübtelâ olunca ofluyor, pofluyor sonra da "Allah"ım canımı al da bu acıdan kurtulayım" diye memnuniyetsizliğini ortaya koyuyor. İşte bu katiyyen caiz değil. Bakın Peygamberimiz Efendimiz böyle yapanları nasıl ikaz ediyor. Buyuruyor ki:

"Birinizin başına bir sıkıntı gelince, aman haa sakın ölümü dilemesin. Muhakkak dileyecekse, yaşamam bana hayırlı ise Allah"ım beni yaşat; ölmem hayırlı ise beni öldür, desin." (Tecrid-i Sarih Terc. H. No: 1916)

Gazali"nin güzel bir tesbiti vardır. Der ki:

Musibetler üç bölümde ele alınmalı:

1-Münafıkların başına hastalık gibi şeyler gelince Allah"a itiraz ederler. Bu onlar için cezadır.

2-Mü"minin hastalığı günahlarına kefarettir. Çünkü mü"min, hastalığın Allah"tan geldiğine inanır ve sabreder. Sabrının karşılığını böyle alır.

3-Hasta olan şikâyet etmez (sağlık çarelerini aramakla beraber) haline hamdederse bu, Allah yanında onun derecesinin yükselmesine sebep olur.

Demek hepimize hastalıklarımızdan dolayı hamdetmek ve hikmetlerine vâkıf olmak düşüyor. Bizler de üzerimize düşeni yapalım.



Alıntı / Mevlüt Özcan

25 Ocak 2012 Çarşamba

LEKELİYE Mİ KÜSERSİNİZ, LEKEYE Mİ?



Bir A4 kağıdını önünüze alın.
Bembeyaz ve boş.
Üzerinde hiçbir leke yok!
Şimdi:

Bir kalem ile tam orta yere
sadece bir nokta koyun!
Ve çekilin geriye bakın:
Ne görüyorsunuz?
Noktayı mı?

Dikkatinizi nokta mı çekiyor?
A4 kağıdı ebadınca o beyazlık
ve safiyet hiç nazarınızı celbetmiyor mu?
Sadece nokta mı sizin ilgi odağınız?

İnsan A4 kağıdına benzer.
Saf ve temiz büyük bir sathı vardır,
arada da noktalar!
Maalesef
insanlar,
insanlara bakarlarken sadece lekelere   
dikkat ederler.
Ondaki menfi huylara.
Değerlendirirken bir kara nokta
bütün sathı mahfeder sanki.

Halbuki:
İnsan muazzam bir saflığı
ve temizliği de bünyesinde bulundurur.
Lekeli taraflarına dikkat edince
bu temizlik görünmez haliyle.
 
Ama,
dikkati çekmedi diye,
o temiz ve lekesiz bölümler
hiçbir zaman yok olmaz.
Değerlendirirken birilerini,
bir de bu gözle bakılması gerekir.

Pişmanlık damlaları,
en kuvvetli leke sökücüdür.
Onun affettiğini affedememek,
ancak bedbahtlık olacaktır.

Ona belki denilecek ki:
 
Seni neden affedeyim,
sen kimi affettin?
 
Seni neden setr edeyim,
sen kimi setr ettin?
 
Seni neden esirgeyeyim,
sen kimi esirgedin?

Kim bu dünyada
kime ne ile muamele etmiş ise
onunla muamele olunacaktır.

Çok mu şerlidir insan acaba şeytandan?
O bile acaba Rabbim
bana merhamet edecek mi diye ümitlenirken
lekesi çok bunun,
diye birinden tiksintiyle yüz çevirmek,
aynaya küsmek sadece aslında.

Halbuki biz lekeye küseriz,
lekeliye değil.

Şimdi buraya kadar okudunuz.
Bu sözlere taraftar mısınız?
Sizin hiç mi hatanız, suçunuz
ve lekeniz yok ?

Siz, eleştirdiklerinizde,
küstüklerinizden
ve yargıladıklarınızdan daha mı safsınız?

Herkesin cetveli kendisi olsun biraz.

Herkes,
eleştirdiğinin yanına önce kendini koysun.
Ve sorsun:
Ben çok mu temizim?  
Hiç mi kabahatim, eksiğim yok?

Bu soruyu sorduğunuzda
alacağınız cevap bellidir.
Herkesin bir kusuru,
bir eksiği
ve bir zaafı vardır. Ama bizler,
yargılamayı severiz
ve yargılarken de
kendimizi hiç hesaba çekmeyiz !

Başımıza gelen işlerden,
içine düştüğümüz durumlardan
hep başkalarına suç ve fatura çıkaracağımıza,
lütfen biraz da
kendimize dönüp şu soruyu soralım:
Benim yanlışım nedir?
Ben nerede hata yaptım.
Ve ben kimim ki
bu kadar eksikken
başkasını yargılama hakkını kendimde buluyorum.

İyi insanı bulmak için,
önce iyi insan olmak gerekiyor.

Biz önce doğru olalım,
doğru bizi buluyor.

İNTERNETTE DİKKAT EDİLECEK 13 KURAL


Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Telekomünikasyon İletişim Başkanı Fethi Şimşek, internet kullanımında dikkate alınması gereken 13 altın kuralı da şöyle sıralıyor:

1.İnternet hayatınızın tamamı değil, sadece bir parçası olsun. Çok fazla zamanınızı çalmasına izin vermeyin.

2.İnterneti ailelerinize ve arkadaşlarınıza değişmeyin. Aileleriniz ön koltukta, internet ise arka koltukta otursun.

3.İnternette her bilgi doğru olmayabilir. İnternette elde ettiğiniz bilgiyi en az 3 kaynaktan kontrol edin. Ödevinizde kullanıyorsanız kaynağını belirtin.

4.İnternet ortamındaki bedava teklifler büyük ihtimalle gerçek değildir. Tanımadığınız kişi size neden bedava bir şey teklif etsin ki.

5.Adınız, okulunuz, adresiniz, telefon numaranız, aile bireylerinizin adı vb. gibi kişisel bilgilerinizi paylaşmayın. Paylaşılan küçük gibi görünen bilgiler, büyük zararlara sebep olabilir.

6.İnternet ortamında paylaşacağınız resminiz, size ait video gibi paylaşımları önce düşünün, sonra paylaşın. Paylaştıklarınız sizin veya sevdiklerinizin üzülmesine sebep olmasın.

7.Şifreleriniz güçlü olsun. Adınızı ve doğum tarihinizi, ard arda gelen kelimeleri ve sayıları şifre olarak belirlemeyin. Anlamlı bir cümle kurun ve o cümlenin kelimelerinden seçtiğiniz en az 8 karakterden oluşan şifreler oluşturun.

8.İyi ve nazik bir kullanıcı olmaya çalışın. Gerçek hayatta Merhaba dediğiniz arkadaşınıza internet ortamında "mrb" değil, yine merhaba deyin. Tamam derken "Ok." veya "Tmm" yerine yine tamam deyin.

9.Gerçek hayatta yüzüne söylemeyeceğiniz ifadeleri internet ortamında da söylemeyin.

10.Gerçek hayatta olduğu gibi, internet ortamında da tanımadıklarınızı arkadaş edinmeyin.

11.İnternet ortamında tanımadıklarınıza cevap vermeyin, tekliflerini reddedin, size gönderdikleri mesajları açmadan silin.

12.İnternet ortamında sizi rahatsız edenleri, sizi taciz edenleri ailelerinize söyleyin. Ailelerinizle birlikte emniyete veya savcılığa suç duyurusunda bulunun.

13.İnternetin zararlı içeriklerinden korunmak için tamamıyla ücretsiz olan ''Güvenli İnternet Hizmeti''nden ailelerinizi haberdar edin.

İNNA LİLLAHİ VE İNNA İLEYHİ RACİUN





İnnâ lillahi ve İnnâ İleyhi Raciûn

İstircâ' lügatta, "geri dönmek, geri vermek, geri almak, dönmesini istemek" anlamlarına gelir. Terim olarak ise, "musibet anında inna lillahi ve inna ileyhi râciûn (biz Allah'ınız ve ancak O'na dönücüleriz) ayetini (el-Bakara, 2/156) okumaya" denir. (İbn Manzûr, Lisânü'l-Arab, Beyrut, ty., I, 1130).

Bir müminin, bir yakınının ölüm haberini aldığında veya herhangi bir musibete uğradığında istircâ etmesi (innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn demesi) müstehabdır (Tirmizî, Deâvât, 83; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 313).


Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir Müslümanın ölümünü duyunca, "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" dedikten sonra, "Ya Rabbi onu salihlere kat, rahmetine eriştir, çoluk çocuğuna iyilikler ihsan et, bizi de onu da mağfiret et" diye dua edin!) [İbni Asakir]

[İnna lillah ve inna ileyhi raciun, Bekara suresinin 156. âyet-i kerimesidir. "Elbette biz, Allahü teâlânın kuluyuz, ölümden sonra dirilerek yine Ona döneceğiz" mealindedir.]


(Hiç bir ümmete verilmeyen bir şey benim ümmetime verildi. O da bir bela ve musibet karşısında istircadır.) [Taberani]


[İstirca, bela zamanında veya acı bir haber duyunca "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" demektir.]


(Birinize bir musibet veya bir bela geldi mi, istirca ettikten sonra "Ya Rabbi, senin yanında bu musibetin ecrini [sevabını] bekliyorum, bunun ecrini bana ver ve bunu daha hayırlı bir şeyle değiştir" diye dua etmelidir.) [Tirmizi]


(Bir musibet karşısında istirca edilirse, musibetin sonucu güzel olur.) [Taberani]


(Çocuğu ölen, Allahü teâlâya hamd edip, istirca ederse, Hak teâlâ meleklere "Şu kuluma Cennette bir ev yapın, adını da hamd evi koyun" buyurur.) [Tirmizi] 



(Müslümanın basına gelen hiçbir musibet yoktur ki onun sebebiyle günahı affolunmasını. Hatta ayağına batan dikenle bile.) 
[Müslim, Birr, 49]

 
 “İnnâ Lillâhi ve İnnâ İleyhi Râciûn.” 
“Her Nefis Ölümü Tadacaktır."


İnna Lillahi Ve İnna İleyhi Raciun Arapçası
İnna Lillahi Ve İnna İleyhi Raciun Arapça Okunuşu
İnna Lillahi Ve İnna İleyhi Raciun Arapçası Yazılışı
Arapça İnna Lillahi Ve İnna İleyhi Raciun 
İnna Lillahi Ve İnna İleyhi Raciun Anlamı
İnna Lillahi Ve İnna İleyhi Raciun Türkçe Meali

Cübbeli Ahmet Hoca Çörek Otu Kara Habbe Faydaları 





KUNUT DUALARI ( ARAPÇA ve TÜRKÇE ANLAMI )


Allâhümme innâ nesteînüke ve nestağfirüke ve nestehdik. Ve nü’minü bike ve netûbü ileyk.
Ve netevekkelü aleyke ve nüsni aleykel-hayra küllehü neşkürüke ve lâ nekfürüke ve nahleu ve netrükü men yefcürük.


Anlamı:

Allahım!
Senden yardım isteriz, günahlarımızı bağışlamanı isteriz,
razı olduğun şeylere hidayet etmeni isteriz.
Sana inanırız, sana tevbe ederiz.
Sana güveniriz.
Bize verdiğin bütün nimetleri bilerek seni hayır ile överiz.
Sana şükrederiz.
Hiçbir nimetini inkar etmez ve onları başkasından bilmeyiz.
Nimetlerini inkar eden ve sana karşı geleni bırakırız.




Allâhümme iyyâke na’büdü ve leke nüsalli ve nescüdü ve ileyke nes’a ve nahfidü nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne azâbeke bilküffâri mülhık.

Anlamı:

Allahım!
Biz yalnız sana kulluk ederiz.
Namazı yalnız senin için kılarız, ancak sana secde ederiz.
Yalnız sana koşar ve sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız.
İbadetlerini sevinçle yaparız.
Rahmetinin devamını ve çoğalmasını dileriz.
Azabından korkarız, şüphesiz senin azabın kafirlere ve inançsızlara ulaşır. 

Kunut Duaları İzle ve Dinle 
 
 


GÜLERYÜZLÜ, TATLI DİLLİ OLANLARA MÜJDE



Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
 
Müslüman güler yüzlü, münafık asık suratlı olur.
Tebessüm, bedavadır, alanı mutlu eder, vereni üzmez.
Huzurun anahtarı, tebessümdür.
Tebessüm edemeyen zavallıdır.
Tebessüm ateşinde erimeyen maden bulunmaz.
Gülümsemesini bilmek, iki cihan mutluluğuna sebep olur.
İslamiyet, sevgi, güler yüz, tatlı söz, dürüstlük ve iyilik dinidir.
Dostlara doğru söylemeli, düşmanları güler yüzle ve tatlı dil ile idare etmelidir.
Başarının sırrı, güler yüz, tatlı dil ve güzel siyasettir.
Güzel siyaset, herkesin memnun olması demektir.
Düşmanınıza iyilik edin, hediye verin. Kırıldığınız arkadaşınıza iyilik edin, sıkıldığınız insana güler yüz gösterin. Bunları yaparsanız rahat edersiniz.
Bir kimsenin veli olduğu; tatlı dili, güzel ahlakı, güler yüzü, cömertliği, münakaşa etmemesi, özürleri kabul etmesi ve herkese merhamet etmesi ile anlaşılır.
Güzel ahlaklı kimse, edeplidir, az konuşur, hatası azdır, gıybet etmez, Allah için sever, Allah için buğzeder, emanete riayet eder, komşu ve arkadaşını korur. Güzel ahlaklı bir zâta, kötü huylu hanımı ile nasıl iyi geçindiği sorulunca: İyi huylu ile herkes geçinir. Marifet kötü huylu ile geçinebilmektir. Onun kötü huyuna sabredemezsem benim iyi huylu olduğum nereden belli olacaktır, dedi.
 
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: 
 
Mümin kardeşinin yanında suratı asık durana melekler lanet eder. [Hatib]

İyiliği, güzel yüzlü kimselerden talep ediniz. [Beyheki]

Mümin kardeşinin yüzüne tebessüm etmek sadakadır. [C. Sagir]

Din kardeşine güler yüz göstermek, iyi şeyler öğretmek, kötülük yapmasını önlemek birer sadakadır. [Tirmizi]

Mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz. Güler yüz ve tatlı dil ile, güzel ahlakla memnun etmeye çalışınız! [Hakim]

Selam verirken gülümseyen, sadaka sevabına kavuşur. [İ.E.dünya]

Hayrı, iyiliği, güzel yüzlülerin yanında arayınız! [Buhari]

Huyu ve yüzü güzel olan dünya ahiret iyiliğine kavuşur. [İbni Şahin]

24 Ocak 2012 Salı

ESKİDEN İNSAN SEVİLİR, EŞYA KULLANILIRDI


Eskiden insanlar sevilir, 
eşyalar ise kullanılırdı. 

Gün geldi eşyalar sevilir, 
insanlar kullanılır oldu.


Erdemli insanlar...

1. Baktıklarında berrak görmeyi düşünürler,

2. Dinlediklerinde iyi duymayı düşünürler,

3. Görünüşleri bakımından cana yakın olmayı düşünürler,

4. Davranışlarında saygılı olmayı düşünürler,

5. Konuşmalarında doğru sözlü olmayı düşünürler,

6. İşlerinde ciddi olmayı düşünürler,

7. Kuşkuya düştüklerinde soruları nasıl soracaklarını düşünürler,

8. Öfkelendiklerinde sorunları düşünürler,

9. Kazancı gördüklerinde adaleti düşünürler...

SIR SAKLAMAYI BİLİR MİSİN?


Sır, gizli kalması ve herkese söylenmemesi gereken şeydir. Başkaları duyunca, ya mahcup oluruz veya o işi başaramayız. Bu bakımdan sır saklamak, başarının önemli sebeplerinden biridir. Sır sayılabilecek işler gizli tutulmalıdır.

Bir çok devlet adamı, başarılarının en mühim sebebinin sır saklamak olduğunu bildirmişlerdir.

Padişahlar daima öyle bir yol tutmuşlar ve öyle hayat sürmüşlerdir ki, sırlarını hiç kimse, hatta hanımları da bilmezdi. Fatih Sultan Mehmet Hanın, "Yapacağım işleri, sakalımın bir kılı bile bilse, onu kopartırım" dediği meşhurdur.

Sırrını söyleyen ekseriya pişman olur. İnsan, söylemediği sözün hakimi, söylediği sözün mahkumudur. Herkes kolay sır saklayamaz.


Hikmet ehli diyor ki:

Sır, insanın esiridir. Açıklayınca, insan ona esir olur.
Sırrını hiç kimseye söyleme! Akıllıya söylersen, seni zelil görür. Ahmağa söylersen, başkalarına söyleyerek sana hıyanet eder.

Sırrını söylersen, senin kendi gönlüne sığmadı demektir. Başkasının gönlüne sığmasını nasıl beklersin? Kendi sırrına senin gönlün dar gelirse, başkasının gönlü geniş gelir diye hiç bekleme. Otur kendini ayıpla!


Akıllı kimse, sır küpüdür.

Sırrını anlatmanı isteyene, sırrını söyleme, sırrını ifşa eder.
Ahmağın kalbi ağzında, akıllının dili kalbindedir. [Yani ahmak sır saklayamaz, akıllı sırrı ifşa etmez.]
Bir kişiye söylenen sır, sırlıktan çıkar.
Açma sırrını dostuna, [dostunun da dostu vardır] o da söyler dostuna.

Kerem sahibi ile, aran açılsa bile,

İyiliğini söyler, kötülüğünü gizler.
Kötülere gelince, dostluk sona erince,
İyiliğini gizler, kötülüğünü söyler.

Sırrı gizleyebilen insan, çok az olduğu için, sırrımızı başkalarına söylememiz uygun olmaz. Başkalarının bize söylediği gizli şeylerini de, adeta unutmalıyız, hiç kimseye söylememeliyiz! Cenab-ı Hakkın bir ismi de Settardır. Ayıpları, çirkin işleri gizler. İnsanların ayıplarını gizleyen kulunu da sever. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Arkadaşının aybını gizleyen, bir ölüyü diriltmiş gibi sevap kazanır. Allahü teâlâ böyle kimsenin dünya ve ahirette ayıplarını örter.)[Hakim]

Bir sözünün duyulması, o kimseye zarar verecekse, o kimse "Bunu kimseye söyleme" demese bile, o sözü gizlemelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir kimse, etrafına bakınarak bir söz söylerse, o söz dinleyene emanettir.) [Tirmizi]

(İki kişiden birinin, diğerinin duyulmasından hoşlanmadığı, aralarında konuştukları bir şeyi, başkasına söylemesi helal olmaz.)[Hakim]


(Allah indinde, insanların en kötüsü, birbirinin sırrını başkasına söyleyen karı-kocadır.) [Müslim]




Konuyu Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'den bir hikaye ile noktalayalım:


Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, 

Yavuz ona:

- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş.

Vezir:

- "Evet hünkarım, bilirim" dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:

-"İyi, ben de bilirim."

SABIR... YA SABIR...



Sabrıma Sükût'u Giydirdim...Tevekküldeyim!

23 Ocak 2012 Pazartesi

ZOR BİR EŞ, MUHABBETLE DEĞİŞEBİLİR.



Nefsi müdafaada bulunmak kolaydır. Ama vicdanî muhasebe yapmak ve eşi incitmemek için çalışmak bir erdemdir.

"Eşim zor bir insan. Evde ne yapsam memnun olmuyor. Bardağın hep boş tarafını görüyor." "İşten çıkınca eve gitmek istemiyorum. Eşim kapıdan girer girmez başlıyor, 'Annen şöyle yaptı.' diye söylenmeye."

Kadın ve erkekler böyle dert yanıyor. Kimse kendisinde hata görmüyor. Tabii olan, ne zaman sinirleneceği belirli olmayan biriyle yaşayan eşe oluyor. Bunalıyor, canından beziyor. Bu durumda eşler nasıl davranmalı?

Zor biriyle yaşayan eş "Ben niye böyle biriyle evlendim?" diye hayata küsmemeli, çözüme yoğunlaşmalı. Diyaloğu kesmek, problemi kördüğüme döndürür. Bunun yerine "seni seviyorum ama şu, şu davranışların beni rahatsız ediyor." diye rahatsızlığı söz ve davranışlarla anlatmalıdır. Bazen kişi davranışının eşini rahatsız ettiğinin farkına varmayabilir. Mesajı alan eş de; "Bende problem yok sen yanlış algılıyorsun" deyip işin içinden çıkmamalıdır.

Eşini mutlu eden, kendisi de mutlu olur

Nefsi müdafaada bulunmak kolaydır. Ama vicdanî muhasebe yapmak ve eşi incitmemek için çalışmak bir erdemdir. Kendisine emanet edilen eşin hukukunu korumaktır. Eşini mutlu eden kendisi de mutlu olur. Şu gerçek hiçbir zaman unutulmamalıdır; aile bir fabrika, eşlerse o fabrikanın çarkları gibidir. O fabrikada "mutluluk kumaşı"nı dokumak için çarklar ters hareket etmek yerine birbirine güç vermelidir.


alıntı : gülay atasoy / 8sutun.com

FACEBOOK İNSANI MUTSUZ EDİYOR

 
Yapılan yeni bir araştırmaya göre, Facebook’ta sık zaman geçiren kişiler, diğer arkadaşlarının kendilerinden çok daha iyi bir hayata sahip olduğunu düşünerek mutsuz oluyor.

Amerika’nın Utah Valley Üniversitesi, Facebook’un insanları neden mutsuz ettiğine dair yeni bir araştırma gerçekleştirdi. Sosyologlar tarafından yürütülen araştırmada, sosyal ağda geçirilen zamanla birlikte insanların asıl hayatındaki konumu arasındaki ilişki dikkate alındı.
Yaklaşık 425 öğrencinin katıldığı araştırmada, öğrencilere Facebook’ta kaç arakadaşları olduğu ve sosyal ağda ne kadar zaman geçirdiği soruldu. Bunların yanı sıra ilişki durumu, yaş, cinsiyet, ırk ve dini inancı da dikkate alınan öğrencilere hayatı adil bulup bulmadıkları gibi sorular da yöneltildi.


Ne kadar çok vakit geçiriyorsanız o kadar mutsuzsunuz

Bilgi Çağı'nın haberine göre, Facebook’ta ne kadar çok zaman geçirirseniz mutsuz olma olasılığınız o kadar yüksek. Zira, Facebook’ta sık zaman geçiren kişiler diğer arkadaşlarının kendilerinden çok daha iyi bir hayata sahip olduğunu düşünerek mutsuz oluyor. Uzun süre Facebook’ta kalan kişiler, hayatın adil olmadığını ve diğerlerinin kendilerinden çok daha mutlu olduğuna inanıyor. Üstelik bu kişiler, kendilerinden çok daha mutlu olduğuna inandıkları bu kişileri tanımasalar bile bu kanıya kapılabiliyor.
Yine araştırmanın dikkat çekici sonuçlarından biri de Facebook’ta sosyalleşmektense gerçek arkadaşlarıyla yüzyüze sosyalleşen kişilerin daha mutlu ve hayata daha olumlu baktığı gerçeği. Bu kişiler Facebook’taki kişilere göre daha sosyal olurken, sosyal ağda sürekli olarak paylaşılan mutlu fotoğrafların da kişilerin mutsuz hissetmesinde etkisi olduğu belirtiliyor.

20 Ocak 2012 Cuma

EY NEFSİM! BÜYÜKLENEN, KİBİRLİ NEFSİM.. AÇ KULAKLARINI DA İYİ DİNLE


Yüzde ısrar etme, doksan da olur...
İnsan dediğinde, noksan da olur...
Sakın büyüklenme, elde neler var...
Bir ben varım deme, yoksan da olur!

Mevlâna Celâleddin-i Rûmî

DÜNYANIN EN BÜYÜK KURAN-I KERİM'İ



Afgan Hac ve Din İşleri Bakanlığı, Kabil Kültür Merkezinde sergilenen 2,28 metreye 1,55 metre boyutundaki kutsal kitabı dünyanın en büyük Kur'an-ı Kerim'i olarak belgeledi.


Afgan hattat Muhammed Sabir Hedri'nin 9 öğrencisiyle birlikte 5 yılda tamamladığı, yazımında altın kullanılan 500 kilogram ağırlığındaki 218 sayfalık Kur'an-ı Kerim'in yaklaşık yarım milyon dolara mal olduğu belirtildi.

Kur'an-ı Kerim'in kabartma deri kapağı için 212 keçinin derisi kullanıldığı kaydedildi.



Hedri'nin kitabı 2009'da tamamladığı, ancak Kur'an-ı Kerim'in cildi ve sergileneceği oda yeni tamamlandığı için kitabı iki yıl gizli tuttuğu ifade edildi.

Afgan hattatının Kur'an-ı Kerim'inden önceki en büyük Kur'an-ı Kerim, Tataristan'da geçen yıl sergilenmişti ve 2 metreye 1,5 metre boyutundaydı.

 
Afgan hattat Muhammed Sabir Hedri'nin 9 öğrencisiyle birlikte 5 yılda tamamladığı, yazımında altın kullanılan 500 kilogram ağırlığındaki 218 sayfalık Kur'an-ı Kerim'in yaklaşık yarım milyon dolara mal olduğu belirtildi.

Kur'an-ı Kerim'in kabartma deri kapağı için 212 keçinin derisi kullanıldığı kaydedildi.

KIYMETİ BİLİNMESİ GEREKEN 5 ŞEY


Bir hadiste Efendimiz (sas) şöyle buyurur:
"Beş şey gelmeden beş şeyin kıymetini iyi bil;

1- İhtiyarlık gelmeden, gençliğin,
2- Hastalık gelmeden, sıhhatin,
3- Fakirlik gelmeden, zenginliğin,
4- Ölüm gelmeden, hayatın,
5- Meşgul olmadan boş zamanın kıymetini bil.”

19 Ocak 2012 Perşembe

CUMA GÜNÜ VE GECESİ SALAVAT GETİRMEK




PEYGAMBERİMİZ (SAV) BUYURDULAR Kİ;

Kim Cuma günü ve gecesi bana salât ü selâm getirirse, Cenâb-ı Hak, onu, yetmişi âhiret, otuzu dünya ihtiyaçlarından olmak üzere, yüz hâcetini giderir. Sonra Allah bir melek vazifelendirir; size nasıl hediyeler gelirse, o melek de kabrime gelir, bana salevat getirenin -adını, nesebini kabilesine kadar- haber verir; Ben de beyaz bir deftere yazarım.

ALLAHÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ SEYYİDİNA MUHAMMED  (S.A.V)



(C.1,S.116/9) Kaynak : RAMUZ’UL EHADİS



RESULULLAH'DAN ALTIN TAVSİYELER



Bir gün, bir adam Peygamber Efendimiz'in (asm) yanına gelerek, "Size dünya ve ahiretle alakalı soracak sorularım var." der.

Bunun üzerine Peygamberimiz (asm) o kimseye, "Ne istiyorsan sor." buyururlar.

Ardından o kişi ile Peygamber Efendimiz (asm) arasında bizim de pek çok dersler çıkarabileceğimiz şu diyalog yaşanır:

İnsanların en zengini olmak istiyorum. Ne yapmalıyım?

Kanaatkâr olursan insanların en zengini olursun.

İnsanların en hayırlısı olmak istiyorum.

İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır. Sen de insanlara faydalı ol.

İnsanların en adaletlisi olmak istiyorum.

Kendin için istediğini insanlar için de istersen insanların en adili olursun.


İnsanlar içinde Allah'a en yakın, O'nun en has kullarından olmak istiyorum.

Allah'ı çok zikredip anar ve hatırlarsan o zaman Allah'ın en has kulu olursun.


Muhsinlerden, iyilik edenlerden olmak istiyorum

Allah'a, O'nu görüyor gibi ibadet et, her ne kadar sen O'nu görmesen de O seni görüyor.


İmanımı kemale erdirmek istiyorum.

Güzel ahlaklı olursan imanın kemale erer.

 
Kıyamet günü nur içinde haşrolmak istiyorum.
Hiç kimseye zulmetme, kıyamet günü nur içinde haşrolursun. Önce kendine ve insanlara merhamet et ki;

Allah da sana merhamet etsin.

Günahlarımın azalmasını istiyorum.

İstiğfar ederek günahlarının bağışlanması için Allah'a yalvarırsan günahların azalır.


İnsanların en kerimi olmak istiyorum.

Allah'a kullarını şikayet etmezsen insanların kerimi olursun.


Rızkımın bol olmasını istiyorum.

Temizliğe devam edersen rızkın bol olur.


Allah ve Resulü tarafından sevilmek istiyorum.

O zaman Allah ve Resulü'nün sevdiklerini sev, sevmediklerini de sevme.


Allah'ın bana kızmasından kendimi korumak istiyorum.

Kimseye kızmazsan Allah'ın gazabından ve kızmasından kurtulursun.


Duamın kabul edilmesini istiyorum.

Haramlardan sakınırsan duaların kabul olur.


Allah'ın beni başkalarının yanında rezil etmemesini istiyorum.

Namusunu koruyup iffetli ol ki; insanlar yanında rezil olmayasın.


Allah'ın ayıplarımı, kusurlarımı örtmesini istiyorum.

Kardeşlerinin ayıplarını örtersen Allah da senin ayıplarını örter.


Benim günahlarımı ne siler?

Gözyaşların, hudûun (saygıyla Allah'a kulluğun) ve hastalıklar.


Allah yanında hangi özellikler daha faziletlidir?

Güzel ahlak, tevazu, belalara sabır ve kazaya rıza.


Allah yanında en büyük günah hangisidir?

Kötü ahlak ve Allah'ın emirlerine karşı gösterilen cimrilik.


Rahman Allah'ın rahmetini ne coşturur?

Gizliden gizliye sadaka vermek ve sıla-i rahim (akrabaları ziyaret ve görüp gözetmek).


Cehennem ateşini ne söndürür?

Oruç.


(Ali el-Müttaki, Kenzu'l-Ummal, 16/127-129)

Strese İyi Gelen Şeyler